Bu tekniği kullanarak yaşamınızın önündeki engelleri kaldırabilir, duygusal problemlerinizi çözebilir, fiziksel problemlerinizin çözümünü hızlandırabilirsiniz.
Kısa sürede sonuç alınan bu teknik, neredeyse her alanda etkin olarak kullanılıyor. Kullanım alanlarına ilişkin sadeleştirilmiş bir liste:
Duygusal rahatsızlıklar
Olumsuz alışkanlıklar
İlişkiler
Korku ve fobiler
Fiziksel rahatsızlıklar
Eğitim
İş dünyası
Sanat
EFT- Duygusal Özgürlük Teknikleri eğitimiyle ilgili ayrıntılı bilgiye 0 232 422 59 54 numaralı telefondan ya da Buraya tıklamanız yeterlidir
Disipline katılma, disiplini arzu etme, kolaylaştırma tavrının "yakıtı" moraldir. Bir başka deyişle moral olmadan sorumluluk duygusu "taşınamaz". Sorumluluk duygusuna sahip olmak başkadır, bu duyguyu "taşımak" başkadır. Bunu da boş ve dolu tabancalara benzetebiliriz. Moral; dayanma gücü (tahammül), direnç, istek, coşku ve benzeri duyguların bir demetidir. "İşim önemli, başarıyorum, takdir ediliyorum.." gibi duygular moral kaynağıdır. Bu kaynağın başında "yönetici" durmaktadır. "Moralsiz" bir faaliyetin en büyük sorumlusu yöneticidir. İnsana, insan kaynaklı problemlere ilgi duymayan bir yönetici "moral" veremez. DERLEYEN... (EDİTÖR) İletişim:[email protected]
Ülkeye Hizmet duygusu Vurgulanmalıdır.Ne var ki kamuda sınırsız ödül anlayışı sağlanmalı özel sektörde de ülkeye hizmet duygusu vurgulanmalıdır. Türk halkının tanınmış iş adamlarına gözle görülür bir sevgi beslemesinin temelinde, onların ülkeye hizmet ettikleri inancı yatmaktadır ki, bu doğrudur.
Görevlerin ülke hizmeti ile bağlantısı her kademede isabetle vurgulanmalıdır. Bu vurguya karşılıklı iştirak sağlanmalıdır. İnsanlar yaptıkları işin anlamını ülke seviyesinde düşünebilecek şekilde yönlendirilmelidirler. Bu vurguya geniş kitlelerin katılması, gerçekten çok kaliteli bir iletişim ve kültür ortamı ile çok sağlıklı ve sağlam sosyal yapı doğurmaktadır.
Örnek verecek olursak kendi sektörümüzden, "kitapçılıktan" bahsedebiliriz. Yayıncılık, editörlük gibi görevlerin daha geniş alanları etkilediği bir toplumun, bu görevlerin hiçbir şey ifade etmediği toplumlardan daha güçlü olacağı kesindir.
Sınırsız Performans Sınırlı Ödüllerle Karşılanamaz .Sınırsız performans isteyen girişimler karşılığını sınırlı tutmamalıdırlar. Performansdaki grafik yükseldikçe, karşılığındaki grafik de yükselmelidir. Ödüllere tavan konulması yıldızların kaybedilmesi ile sonuçlanabilir. Satış elemanlarının kendilerinden çok para kazanmalarına izin veren, hatta bunu teşvik eden satış müdürleri çok iyi yapıyorlar, çünkü faaliyet gittikçe güçleniyor. Performans devam ettiği halde "Onu geçen yıl ödüllendirmiştik.." tavrı da nadir değil. Gerçekten en klasik kamu kurumu gibi çalışan özel girişimlerin varlığı çok şaşırtıcı. Ne var ki kısa zaman içinde bunları büyük bunalımlar bekliyor. Kamu kurumlarında hizmet etmenin ülkemizde çok sayıda insan için özel anlamı vardır. Hatta bu belki ülkemize özgü bir durumdur. Bir Batı Avrupalı'ya anlatılabilir mi bilemem. Ülkemizde özel sektörün verdiği maaşın otuzda birine kamuda yöneticilik yapan insanlar az değildir. Gerçekten ülkemizde kamu hizmetinin tatmin edic
‘Bazıları her şeyi olduğu gibi görür, 'Niçin?' diye sorar. Ben hiç var olmamış şeyleri düşünürüm, 'Neden olmasın?' diye sorarım.’ George Bernard Shaw İnsanın hayatı boyunca kendine devamlı sorular sorması gerekir. Bu soruların en önemlisini Peygamberimiz söylemiştir: ‘Bugün Allah için ne yaptın?’ Bu sorunun cevabını kalbiniz rahat bir şekilde cevaplandırabilirseniz, siz hayatta çok kârlı bir iş yapıyorsunuz demektir. Bunun yanında şu hadis otomatik olarak akla geliyor: ‘İki günü eşit olan aldanmıştır.’ 1. Asıl hedefim nedir? (Üniversite mi, kariyer mi, para mı, hava atmak mı?) 2. Hangi kaynaklara sahip olsaydım, başarısızlık duygusunu yenerdim. Başarılı olanlarla kendimi kıyaslayarak daha iyi çalışırdım. 3. Hedefim gerçekleştiğinde hayatım hangi yönlerden farklılaşacak? (Peygamberimizin ‘Ya ilim öğenin, ya da öğretin veya bunlara yardımcı olun. Kesinlikle dördüncüsü olmayın.’ sözünün ilk ikisine gireceğim. Mimar olacağım, arkadaşlarımın
‘Bence hayat bir nehir gibidir. Çoğu insan bu nehre, sonunda nereye çıkacağını karar vermeden atlar. Böylece çok geçmeden akıntıya kapılır. Günlük olaylar, günlük zorluklar, günlük korkular... Nehrin çatal oluşturduğu yerlere vardıklarında, hangi tarafa gitmek istediklerine bilinçli bir şekilde karar vermezler, kendileri için hangi tarafın uygun olduğunu düşünmezler. Kendilerini akıntıya bırakmakla yetinirler. Kendi değerleriyle yönetilmek yerine çevre tarafından yönetilen o insan kalabalığına katılırlar. Sonuç olarak, kontrolün kendi ellerinde olmadığını hissederler. Böyle bilinçsiz bir durumda kalmayı sürdürürler. Ta ki günün birinde kükreyen suların sesi, onları uyandırana kadar. Bakarlar ki, küreksiz kayığın içinde, Niagara çağlayanından beş metre gerideler. O anda hay Allah derler ama iş işten geçmiştir. Aşağıya düşeceklerdir. Bu düşüş bazen duygusal bir düşüştür. Bazen fiziksel bir düşüştür. Hayatınızda bugün yüz yüze olduğunuz güçlükler, büyük ihtimalle, nehrin yukarısınday
‘İnsan elinin uzanabildiğinden daha ötesini amaçlamalı.’ Robert Brovning Hedeflerimiz büyük olmalı ve bunları etrafımızdaki insanlara rasgele söylememeliyiz. Söylediklerimiz pozitif duygulara sahipseler, bizlere destek verirler; bizleri daha güçlü kılarlar. Söylediklerimiz hayata hep karamsar bakan insanlar ise, bize söyledikleri sözlerle gücümüzü kaybettirirler, ümidimizi kırarlar ve biz bunun farkına dahi varamayız. Bundan dolayı hayata olumlu bakan insanlara hedeflerimizi söylemeliyiz. Hedef, kesinleşmiş karar demektir. Hedef değiştirilmez. Hedefte kesinlikle kararsızlık olmaz. Atalarımız, en kötü karar en iyi kararsızlıktan iyidir, demiş. Bundan dolayı bir an önce hedefimizi belirleyip, zamanımızı en iyi şekilde değerlendirerek harekete geçmeliyiz. Yoksa ortada kalıveririz de haberimiz olmaz.
Bununla ilgili şu hikâye ilginç: Bir tazı iki tavşanın peşine düşmüş, soluk soluğa kovalıyordu. Biraz sonra tavşanın biri sağa, biri sola kaçtı. Tazı ‘